16. Londra Türk Film Festivali açılış galasında Festivalin tanıdık siması Ercument Akman'ın ifadesiyle "Festivalin Kraliçesi"; 1993'te "action" diyerek başlattığı ve 16 yıldır gönlünü verdiği Türk sinemasını, "sinemanın yakın dostu Londra"ya sevdirme etkinliklerine devam ediyor.
Göçtüğü dost yurdundan anayurdunun sinemasına 16 yıldır büyük katkılarda bulunan Londra Türk Film Festivali'nin kurucusu ve Genel Direktörü Vedide Kaymak sinema gönüllüleriyle tek bir gönül olup bu yıl da Türk sinemasının dünya yolculuğuna farklı mecralar ekliyor.
Festivalde Türk sinemasında hem babanın ve hem oğlunun sevgisini kazanabilen ayrıcalıklı sanatçılardan Şener Şen'e verilen Altın Kanatlar Yaşam Boyu Başarı Ödülü Başta Ödülü takdim eden Büyükelçimiz Ahmet Ünal Çeviköz olmak üzere katılımcıları gayet memnun etti. Festivalin katılımcı ve jüri halkasının giderek genişlemesi, dünya sinemalarından önemli isimleri festival platformunda buluşturması festivalin amacıyla giderek bütünleştiğinin en büyük işaretlerinden sayılabilir. Festivalin galasıyla açılış gösterimini yapan Prensesin Uykusu ile masal sevgisini bu vesile ile yine aşikar eyleyen yazan, yöneten ve seyrettiren adam Çağan Irmak ve "Mahalle Masalı" filminin oyuncuları güzel iş çıkardıklarından eminlerdi. Empire Theatre'daki sinemaseverlerin tebrikleri ve ilgileri hislerini pekiştirdi. Bu senenin Altın Kanatlar Dağıtım Ödülü (LTFF 2010 Digiturk Digital Distribution Award), Semih Kaplanoğlu'nun 2010 Berlin Altın Ayı Ödüllü filmi Bal'a verildi. Bu ödülün en önemli anlamı Britanya'da ve İrlanda adalarında filmin sinemaseverlerle buluşturulacak olması. Festivalin bir anlamlı ödülü de izleyicilere bırakılan , gösterilen bütün filmlerin içerisinden izleyicinin oylarıyla belirlenen "Seyirci Ödülü".
Türkiye yapımlı haklı başarılara imza atmış Semih Kaplanoğlu, Reha Erdem, İtalyan sinemasının gözdesi Ferzan Özpetek, yıllarca festivaller düzenleyen, jüri üyelikleri yapan ilk filmiyle karşımıza çıkan Ahmet Boyacıoğlu gibi önemli isimlerin yanıbaşında festivalde göçmenlerin göçtüğü ülke sinemasına anlam kazandırmalarını ve yabancı yönetmenlerin medeniyet haritamızdan beslendikleri yapımların arttığını görmek sinemamız adına gayet önemli diye düşünüyorum. Festivale bu perspektifle baktığımızda özellikle yapım ve konu açısından; Kadir Balcı'nın Belçika'da yaşayan bir Türk ailenin hikayesini komedi tadında sunan Turkuaz filmi ve Londra Türk Film Festivali'nin ilk psikolojik korku filmi olan Özgür Uyanık'ın Soho'da çekilen Resurrecting The Street Walker isimli filmi, ayrıca Amerikalı yönetmen Theron Patterson'ın modern İstanbul'a dair traji-komik filmi Bahtı Kara, uzun metraj belgesel filmler arasında ise çarpıcı bir ezan okuma yarışmasınının öyküsünü anlatan Müezzin ve Martina Priessner'ın uzun süre Almanya'da yaşadıktan sonra İstanbul'a dönen Türkiyeli göçmenleri konu alan Yedek Memleket belgeseli gibi yapımları festivalin sinemamızın gelişimine katkıları olarak ifade edebiliriz.
Festivalin bir önemli katkısı da yeni yeteneklerin izleyici ile buluşması. Uzun metraj da Selda Çiçek'in ilk filmi olan, aile dramı İncir Çekirdeği ve bir şehir ve beş yeni yönetmeni bir araya getiren Kars Öyküleri ve kısa metrajda Türkiye'de ve Türkiye dışında üretilen 13 kurmaca ve iki belgesel filmi izleyiciyle buluşuyor. Temennimiz sinema sanatımızın gelişmesini tüm dünya ile birlikte alkışlamak ve gelişim adına Londra Türk Film Festivali gibi etkinliklerin sayısının ve gücünün artmasıdır.
No comments:
Post a Comment